Anika Rose Hartmann Yale Üniversitesi & I. Sınıf
Mesaj Sayısı : 26 Lakap : Ann, Rosie... Kayıt tarihi : 06/02/11 Nerden : Manhattan/YDY
| Konu: Umutlar... Paz Şub. 06, 2011 2:06 am | |
| - Spoiler:
Sıkıcı bir öğleden sonra. Hava boğucu. Güneş tıpkı saklambaç oynayan küçük bir çocuk gibi. Bulutların arasından gizlice bakıp kendisini biraz gösterip daha sonra saklanmaya devam ediyor. Böyle bir günde yapılacak bir şey bulamamak insanı daha da deli ediyor. En iyisi Pelin'i çağırmak tabii hanımefendinin bir işi yoksa. Hadiii aç şu telefonu... Hadi!
“Selam genç ne haber?” “Fena değil hayatım sen?” “Kötüüüü..çok sıkılıyorum.” “İyide sen hep sıkılıyorsun bu değişik bir durum değil ki.” “Haha aman ne komik çık bize gel.” “Hep ben geliyorum.bu sefer sen gel.” “Of peki ama bir şartla.” “Şart mı? Şaka mısın sen? Sıkılıp gelen sensin ne şartı bu şimdi?” “Bana browni yapacaksın.” “Hayırdır alışkanlık mı yaptı?” “Evet 3 öğün browni yedirdiğin için bünyemde alışkanlık yaptı. Zevzekliği bırakta söyle yapacaksın değil mi?” “Peki, peki yapacağım. Hadi hemen hazırlan ve çık.” “Aferin balım çok öpüldün.”
Seviyordu Dünya’yı. Onun her şeyiydi Dünya. Uzun zamandır beraberlerdi. Her şeylerini biliyorlardı birbirlerinin. Kardeşten de öteydiler. Ne Dünya onunsuz olabilirdi ne de Pelin.
“Evreeen!” “Ne?” “Birincisi ne değil efendim. İkincisi sen ne zaman çıkıyorsun?” “Birazdan çıkacağım neden sordun?” “Hiç öylesine sordum işte. Ha bu arada anahtarını unutma döndüğünde evde olmayacağım.” “Tamam, unutmam ama çok geç kalma.” “Belki Pelinlerde kalırım bu akşam sen bizimkilere söylersin.” “Niye ben senin ağzın yok mu?” “Ya zorluk çıkarmasan da söylesen ne olur sanki.” “Bakma öyle… aman tamam söylerim.” “Kardeşlerin bir tanesi.” “Tamam, kes abla. Ben çıkıyorum görüşürüz.” “Tamam görüşürüz. İyi dersler.”
Son hazırlıklarını yaptıktan sonra evden çıktı Dünya. Kulaklığını takıp kendisini müziği dinlemeye kafasında yazdığı senaryolarda oynamaya başladı. Seviyordu hayal kurup bunların içinde yaşamayı. Hayattan birazda olsa soyutlanabiliyordu böylece. Nede olsa hesap soran kimse yoktu. Soramazlardı da zaten çünkü tamamen ona ait bir dünyaydı orası. Belki de bu yüzden fotoğrafçılığı seçmişti. Gerçek dünya’ya objektif arkasından bakmak, olayları kendi istediği şekilde görmek ya da karşı tarafa öyle göstermek istediği için. Bir süre sonra kendisini soyutladığı dünyasından ayrılıp gerçek dünyaya geçiş yapmıştı. Müziğini kapatıp merdivenlerden çıkmaya başladı. Kapı dördüncü çalışında anca açılmıştı. Karşısında gördüğü kişi yüzünden önce ufak bir çekingenlik yaşadı. Daha sonra yüzüne yerleştirdiği o sevimli gülümsemesiyle derin bir nefes alıp konuşmak için kendini hazırladı.
“Selam. Seni evde görmek ne güzel.” “Seni de burada görmek çok güzel. Uzun zamandır gelmiyordun.” “Aslında yine Pelin gelecekti ama isyan edince ben gelmek zorunda kaldım.” “Zorunda mı? Neden sıkıldın mı yoksa bizden fıstık.” “Yok ya saçmalama Can neden sıkılayım ki. Her neyse Pelin nerede?” “Lafı değiştirdin ama neyse Pelin içeride müzik dinliyor. Bu söylediğini de unutmayacağım güzelim haberin olsun.” “Alırım ben senin gönlünü merak etme.” “Öyle mi görelim bakalım. Hadi ben gidiyorum sonra görüşürüz fıstık.” “Tamam görüşürüz.”
Dünya yüzüne yayılan gülümsemenin farkına varmaksızın Pelinin yanına gitti. İçeriye girdiği zaman Dünyanın yüzündeki gülümsemenin sebebini anlayan Pelin onun bu haline hem güldü hem de içi burkuldu. Dünyanın Can’a karşı duyduğu ilgiyi biliyordu. Zaten bu yüzden Dünya hep Pelini çağırıyordu. Önceleri bu ilgi bu kadar büyük değildi. Zamanla bu hale geldi. Bu ne Can’ın ne de Dünya’nın suçu değildi. Olmuştu bir şekilde. Önemli olan bu ilgiyi bitirmekti. Çünkü Pelin olacağını pek sanmıyordu ama bunu Dünya’ya söyleyemiyordu. Ama oda abisini tanıyordu ve Dünya’nın üzülmesini istemiyordu. “Hayırdır Can'la mı karşılaştın yoksa?”
“Sence?” “Tamam anladım.” “Ya neden evde olduğunu söylemedin?” “Ben sen gelmeden çıkar diye bekliyordum ama olmadı neyse boş ver evet ne yapıyoruz?” “Bilmem. Dışarıya çıkalım mı?” “Hani browni istiyordun?” “Ya istiyordum ama baksana hava açtı evde geçirmeyelim.” “Peki peki bakma öyle.” “Hadi hazırlan bekliyorum.” “Tamam.”
Pelin hazırlanmak için odasına döndü. Dünya’ya hayır diyemiyordu hele o sevimli gülüşünü yüzüne yerleştirdiği zaman. Dünya’nın o halini düşünürken bu sırada hazırlanmıştı Pelinde. Zaten hazırdı her zaman hazırdı Dünya için ne zaman ne isteyip yapacağı belli olmazdı çünkü.
“Ben hazırım.” “Voov çok güzelsin.” “Ben her zaman öyleyim güzelim. Sen kadar olamasam da.” “Ben kadar mı? Yürü git ya. Hadi çıkalım.” “Tamam, düş önüme.”
Saatlerce dolaştılar o mağaza bu mağaza derken artık Pelinin dayanacak gücü kalmamıştı. Alacakları bir şey olmadığı için boş boş geziyorlardı. Ve yeterince sıkılmıştı bu durumdan. Birden aklına bir fikir geldi ve Dünya’yı kolundan çekip mağaza dışına çıkardı.
“Yeter artık Dünya ben çok sıkıldım hadi Can’ın çaldığı bara gidelim.” “Bar bölümü çok hoşuma gitti ama diğer kısımdan emin değilim.” “Hadi ama kırma beni onunla muhatap olmayız olur biter.” “Peki, sen nasıl diyorsan ama bir şartım var.” “Yine ne?” “Arabayı ben kullanacağım.”
Diyerek yüzüne muzip bir gülümseme yerleştirdi. Gelebilcek her türlü cevaba hazırlıklı olmak istiyordu.
“Tamam, sen kullan.”
Dünya koşarak arabanın yanına gidip bindi. Pelin daha kemerini bile takmadan Dünya arabayı çalıştırıp gaza bastı. Kırk dakikalık yolu yirmi dakikada gelmişlerdi.Dünya halinden gayet memnun bir şekilde arabadan indi derin bir nefes alıp yüzüne kocaman bir gülümseme yerleştirip Pelin’e döndü. Ama yüzündeki ifadeyi görünce kafasını geri önüne çevirdi.
“Bir daha asla ama asla benim yanımda araba kullanamayacaksın.” “Ama neden?” “Neden mi? Dünya şaka mısın sen? Yüreğime indiriyordun. Birilerine veya bir şeye çarpacağız diye aklım gitti. Kırk dakikalık yolu yirmi dakikada geldik!” “Yirmi mi? Çok vakit kaybetmişiz yolda.” “Ay şimdi atlayacağım üstüne!“ “Hahaha kimin üstüne alıyormuş bakayım benim kardeşim.” “Kimin olacak Dünya’nın.” “Neden ne yaptın kız?” “Hızlı araba kullandım ona kızdı.” “Hahaha komedisiniz ya. Neyse hayırdır neden geldiniz?” “Müzik dinleyip eğlenmeye geldik. Senin gül yüzüne değil yani en azından ben.”
Dünya duyduğu bu cümle üzerine ne tepki vereceğini şaşırmıştı. Orada öylece kalakalmıştı. Kendine gelmesi birkaç dakikasını almıştı. Derin bir nefes alıp başını kaldırdı ve gözlerini Peline dikti.
“Pelin sen benimle biraz gelir misin?” “Efendim canım.” “Neden öyle dedin ki şimdi çok sağ ol yani muhteşem bir şekilde rezil oldum.” “Ben lafı ortaya attım.” “Saf insan ortada sen, ben ve Can'dan başka kim vardı?” “Asma suratını bir şey olmaz hadi artık girelim.” “Of Pelin of.”
Dünya’nın hoşuna gitmemişti bu durum.Zaten Can dan yeterince çekiniyordu birde bu olay tam olmuştu.Yüzünün kızardığını hissediyordu ama içerideki loş ışıktan dolayı fark edilmeyeceğini bilmek onu birazda olsun rahat hissettiriyordu. Pelin ise yaptığından gayet memnundu. Yüzündeki kocaman gülümsemesiyle masaya oturup etrafı incelemeye başladı.
“Evet, ne içersiniz hanımlar?” “Ben bira istiyorum Cancım.” “Tamam. Peki, sen Dünya?” “Şey b-ben viski alayım.” “Tamam, hemen getiriyorum ama şimdiden söyleyeyim öyle çok içmek yok.” “O nedenmiş ağabeylik duyguların mı kabardı Can?” “Aman çok komik cadı. Ben diyeceğimi dedim.”
Can içkileri getirdikten sonra herkes kendi dünyasına geçiş yaptı.Dinlenen müzik aynı ama hissettirdikleri farklıydı.Dünya her ne kadar istemese de gizlice Can’ı izliyordu.Tıpkı güzel bir film izler gibi hayranlıkla ona bakıyordu.Bıkmadan usanmadan onu izleyebilirdi.O yeşil gözleri izlemekten nasıl bıkabilirdi ki?Güldüğü zaman daha da yakışıklı oluyordu.İnsanı kendinden geçiren bir çekiciliğe sahipti. Can ise birkaç kez onun bu bakışlarını yakalamıştı farkındaydı onu izlediğini ama bir şey diyemiyordu. Hatta hoşuna bile gidiyordu bu durum. Kızları etkilemek onun için zor değildi. Bu onun için bir eğlence meselesiydi. Bu zamana kadar hiçbir kızı elde etmek için bir çaba harcamamıştı. Hepsi kendiliğinden ona gelmişlerdi zaten, neden ekstra bir çaba harcasın ki. Pelin ise kendi halinde etrafındaki oğlanları gözden geçiriyordu. Birkaç tanesi ile tanışmıştı ama Can yüzünden pek sağlıklı konuşmalar yapamamıştı. O yüzden sadece bakışmalarla devam ediyorlardı diyaloglarına.
“Can ben bir tane daha bira istiyorum.” “Oha Pelin kaç tane içtin? Ben 4’ten sonrasını saymadım.” “Bende saymadım ama bu son.” “Zaten istesen de içemezsin.” “Peki peki kap gel hadi yavrum.” “Pis ayyaş.” “Çok ayıp.“ “Tamam kes. Sen bir şey ister misin Dünya?” “Bende bira alayım.” “Tamam getiriyorum.” “Vay gördün mü?” “Neyi?” “Ben Can’dan bira istedim iki saat çemkirdi sen istedin peki dedi.” “Yani?” “Bak boş değil sana.” “Saçma sapan konuşma Pelin. Sen onun kardeşisin diye sana kısıtlama getiriyor. Ama ben onun hiçbir şeyi değilim. O yüzden karışmıyor daha doğrusu karışamıyor.” “Geldim. Alın bakalım.” “Teşekkür ederim Canımmm.” “Kelime oyunu yapma pis sarhoş.” “Peki.”
Herkesin içkisi tazelenmişti fakat içecek hal yoktu. Pelin’de Dünya da yeterince içmişlerdi. O yüzden bir süre sonra ikisi de uyumayı tercih etmişlerdi istemsizce. Bir süre sonra Can onların bu halini fark etti. Başını yana eğip yüzünde oluşan gülümseme ile kardeşini izlemeye başladı. Onun bu hali Can’ın çok hoşuna gitmişti barda bir köşede sızıp kalmıştı. Pelin’i izlerken gözü Dünya’ya kaydı. Başını Pelin’in omzuna koyup oda uyumuştu. Daha sonra dikkatlice onu incelemeye başladı. Gözlerini yüzüne dikmiş sanki onu ilk defa görmüşçesine inceliyordu. Dudakları, saçları… Dünya oldukça güzel bir kızdı. İstediği her erkeği elde edebilecek türden bir güzellikti bu. Bir süre daha Dünya’yı izledikten sonra yerinden kalkıp arkadaşının yanına gitti Can. Cebinden arabanın anahtarını çıkartıp arkadaşına uzattı ve kızların yanına döndü. Bir süre ayakta izledikten sonra kolunu Dünya’nın beline doladı. Hafice yerinden kaldırdı ve kucağına aldı. Dünya’nın başını boynuna koydu ve yavaş adımlarla yürümeye başladı. Dünya’nın nefesini boynunda hissediyordu ve buda tuhaf hissettiriyordu Can’a. Dünya’yı izlemek rahatlatıyordu Can’ı bugün. Sanki ilk defa görmüştü Dünya’yı uyurken. İlk defa değildi ama beklide ilk defa Dünya’yı böyle incelemiş ve farkına varmıştı. Bunları düşünürken arabaya gelmişti. Arka kapıyı açıp Dünya’yı koltuğa oturttu geri çekilip bir süre daha izledi. Daha sonra gözleri kapatıp başını iki yana salladı. Sanki saçma bir düşünceyi kafasından atmak ister gibi. Evet evet işte aradığı doğru kelime buydu.”Saçmalık” en azından kendisini inandırmaya çalışıyordu. Arabadan çıkıp Pelinin yanına gitti. Hala uyuyordu yavaşça onu da kucağına aldı ve arabaya götürdü. Yanındaki koltuğa oturtup kendiside şoför koltuğuna geçti. Arabayı çalıştırıp dikiz aynasından Dünya’yı izledi. Daha sonra gözlerini yola çevirdi ve bu düşünceyi hemen kafasından uzaklaştırdı.. Böyle birşey hiçbir zaman olmadı ve olmayacaktı da.
| |
|
Jenny Humphrey Admin & Waverly Akademisi & III. Sınıf
Mesaj Sayısı : 55 Lakap : J, Little J (by Blair Waldorf), Little Humphrey Kayıt tarihi : 29/10/10
| Konu: Geri: Umutlar... Paz Şub. 06, 2011 2:10 am | |
| Güzel bir RP idi. Uzunluğu makuldu. Özellikle kurgusuna bayıldım. Tam Türk gençliğini anlatıyordu resmen. Son zamanlarda yazılan RP'lerde Türkçe isimler falan kullanılmıyor. Renkler, açıkçası benim gözümü yormadı. Yazım yanlışı çok az gördüm. Puan : 98 Konu kilit. | |
|